Ülkemizde, başta lösemi hastaları olmak üzere kök hücre bağışı bekleyen binlerce insan olmasına karşın toplumumuzda konu ile ilgili bağış sonrası kalıcı yan etki ve ağrılı bir süreç olması, hastaneye yatma gerekliliği gibi birçok yanlış bilgi dolaşıyor.
Pfizer Onkoloji ve Twentify araştırma şirketi, bu tür yanlış bilgileri ortadan kaldırmak ve kök hücre bağışı farkındalığına dikkat çekmek için “Türkiye Kök Hücre Bağışı Farkındalık Araştırması” gerçekleştirdi.
Anadolu Sağlık Merkezi Hematolojik Onkoloji ve Kemik İliği Nakli Merkezi Direktörü, Avrupa ve Amerika Kemik İliği Nakli Dernekleri Üyesi Prof. Dr. Zafer Gülbaş araştırma çıktıları ve kök hücre bağışı konusunda önemli bilgiler paylaştı.
Kök hücreler kendilerini sürekli yenileyebilme ve farklı, tamamen olgun hücrelere dönüşebilme yeteneğine sahip hücreler. İhtiyaç olan durumlarda kendilerinden sonraki hücrelere dönüşerek, hücrelerin gelişimini, olgunlaşmasını ve çoğalmasını sağlıyorlar.
Sağlıklı kök hücreler yaşam için gerekli. Hematolojik kanserlerin ve kemik iliği yetmezliğinin tedavisi için kök hücre nakli en iyi tedavi seçeneklerinden biri olarak ortaya çıkıyor. Kimi zaman kemik iliği nakli olarak isimlendirilen hematopoetik kök hücre nakli, hastaya sağlıklı hematopoetik kök hücrelerin verilmesini sağlayan bir prosedür şeklinde uygulanıyor.
Kök hücre bağışı farkındalık araştırmasından dikkat çekici sonuçlar
Araştırma, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesindeki şehirlerden toplam 900 kişi ile gerçekleştirildi. %57’sinin erkek, %43’ünün kadınlardan oluştuğu araştırma grubunun %43’ü lise mezunuyken, %30’u da üniversite mezunu.
- Katılımcıların %25’i löseminin tüm yaş gruplarında ortaya çıkabileceği düşüncesinde. Kadınlarda ve sosyoekonomik olarak daha yüksek gruptaki kişilerde bu oran daha yüksek.
- Katılımcıların %72’si ise löseminin çocuklarda görülen bir hastalık olduğu algısına sahip.
- Katılımcıların %61’i herhangi bir lösemi türünü bilmediğini ifade ediyor.
- Katılımcıların yalnızca %25’i löseminin her yaşta görülebileceğini biliyor.
- Katılımcıların %65’i löseminin kısmen ya da tamamen tedavi edilebilir bir hastalık olduğu düşüncesinde,
- Katılımcıların %17’si löseminin herhangi bir tedavisi olup olmadığını bilmiyor.
- Katılımcıların %73’ü kök hücre bağışını daha önce duyduklarını belirtiyor. Ancak genel olarak, katılımcıların %41’inin kök hücre bağışı ile ilgili hiçbir bilgisi yok.
- Katılımcıların %72’si ise hangi kanser türlerinin tedavisinde kök hücre bağışı yapılabileceği hakkında bilgi sahibi değil veya yanlış bilgiye sahipler.
Donör olma konusunda en büyük iki çekince
Araştırmaya göre katılımcıların donör olmanın en büyük iki çekincesi: Kalıcı yan etkiler olacağı (%34) ve işlem sırasında canın çok yanacağı (%32).
Araştırmada;
- Katılımcıların %87’si kendisi dâhil çevresinde herhangi birinin kök hücre bağışçısı olmadığını belirtiyor.
- Katılımcıların yalnızca %32’si kök hücre bağışının nerede ve nasıl yapıldığı hakkında bilgi sahibi.
- Katılımcıların %76’sı kök hücre bağışçısı olabileceğini dile getiriyor.
Kök hücre bağışıyla birçok hasta yaşama tutunuyor ve iyileşiyor
Anadolu Sağlık Merkezi Hematolojik Onkoloji ve Kemik İliği Nakli Merkezi Direktörü, Avrupa ve Amerika Kemik İliği Nakli Dernekleri Üyesi Prof. Dr. Zafer Gülbaş şunları söyledi: “Her organın bir kök hücresi vardır. Ama bugün için kök hücrenin en çok konuşulduğu kısım hematopoetik(kan yapıcı) kök hücre dediğimiz kemik iliğindeki kök hücredir. Kök hücreyi bağışlamanın önemi şudur: Kişinin lösemi, lenfoma, aplastik anemi, myeloma gibi bir hastalığı olduğu zaman öncelikle bu hastalıklarda ama daha az olarak da başka hastalıklarda kök hücre nakli yapılarak hastaların hastalığı ortadan kaldırılıyor ve yaşamı kurtuluyor. Dolayısıyla kök hücre bağışlarsanız birçok hastalıklı kişinin tekrar yaşama tutunmasını ve iyileşmesini sağlarsınız. Bu yüzden kök hücre bağışı çok önemlidir ve bu hastalıklarda kök hücre nakli dışında başka bir tedavi yöntemi başarısı genellikle de azdır.”
Ülkemizde yılda 5000’e yakın kişi kök hücre bağışı bekliyor
Türkiye’de TÜRKÖK ismiyle T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından kurulan Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi’nin son beş yılda önemli bir başarıya imza attığını dile getiren Prof. Dr. Zafer Gülbaş sözlerine şöyle devam etti: “Şu anda Türkiye’de 700.000’in üzerinde bağışçı bulunuyor. Fakat bu sayının artırılmasında fayda var. Bu sayıyı daha da yükselttiğimiz zaman, daha çok insanın yaşamını kurtaracağız. TÜRKÖK’teki sistemin işleyişi ve bağış oranları gerçekten gurur verici. Sağlık Bakanlığımızın şu andaki bu konuyu işleyişi ise dünyaya örnek bir işleyiş diyebiliriz. Dünyada ise 25 milyon kök hücre bağışçısı var yani diğer ülkelerde yeterince farkındalık var. Dünyada en büyük kök hücre bağış programı Almanya’da ve 5 milyona yakın bağışçıları var. Bizim Almanya kadar nüfusumuz var ancak bağışçı sayımız 700.000 civarında. Dolayısıyla hedefimiz bu sayıyı 5 milyonlara doğru çıkarmak olmalı, bağışçı sayımızın artması gerekiyor dolayısıyla farkındalığı artırıcı programlar, projeler kök hücre bağışı farkındalığa önemli katkı sağlayacaktır. Ülkemizde yılda 5000’e yakın kişi kök hücre bağışı bekliyor.”
Kök hücre bağışı bu hastalıklar için gerekiyor
Prof. Dr. Zafer Gülbaş: “Kök hücre bağışı lösemi, lenfoma ve aplastik anemide özellikle gereklidir. Kronik lösemi türlerinde, geliştirilen yeni ilaç tedavileri sayesinde hastaların sadece yüzde 5 ila yüzde 10’unda kök hücre bağışı gerekli oluyor. Aplastik anemili hastaların ise yüzde 30 ila 40’ında bağış gerekli oluyor. Esas olarak kök hücre bağışı, kemik iliğinin yeterli sayıda sağlıklı kan hücresi üretemediği miyelodisplastik sendromda ve akut lösemilerde gereklidir. Bu hastalıklar esas olarak kök hücre nakli uyguladığımız hastalar” dedi.
Kök hücre bağışında doğru bilinen yanlışlar
Kök hücre bağışı konusunda doğru sanılan yanlışlar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Zafer Gülbaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Kök hücre bağışında bulunduğunuz zaman tekrar bu hücreleri yerine koyamayabilirsiniz, sizi de kanserli hale getirebilir ve kanınızdaki hücreler eksilebilir gibi yanlış bilgiler var. Bunlar toplum arasında çok konuşuluyor ancak hiçbiri doğru değil. Türkiye Kök Hücre Bağışı Farkındalık Araştırması’nın da farkındalığı ortaya koymasını ve bu konuya dikkat çekmesini çok faydalı buluyorum.
Bağış yapan kişiler bağışı iki şekilde yapabilir; birincisi kemik iliğinden yapılıyor bir diğeri kol kanından yapılıyor. Özellikle aplastik anemi ve kronik myeloid lösemide, çocuklarda görülen bazı hastalıklarda kemik iliğinden kök hücre toplama fayda sağlıyor. Bunun dışında kök hücre toplama işlemini koldan yapıyoruz. Kemik iliğinde olan kök hücrelerin koldaki miktarının artması için beş gün boyunca sabah ve akşam iğne veriyoruz. Beş günün sonunda kök hücreler kemik iliğinden kana geçiyor. Bir koldaki damara iğne ile giriyoruz, kan hücre ayırıcı cihazın içine geliyor ve kök hücreleri bunun içinde ayırıp geri kalan kanın hepsini öbür koldan hastaya geri veriyoruz. Hasta işlem bittiğinde yürüyerek gidiyor, işine dönüyor. İşlem 3,5 saat kadar sürüyor ve kişi bu hücreleri ortalama iki hafta içinde yerine koyuyor. Vücudundan eksilen herhangi bir şey olmuyor diğer böbrek nakli, karaciğer nakli gibi durumlardaki gibi bir organı verip o organın eksilmesi durumu söz konusu olmuyor.”
Yaşam kurtarmak istiyorsanız kök hücre bağışında bulunun
Özellikle 20 ve 40 yaş arasındaki kişiler, birisinin yaşamını kurtarmak istiyorlarsa ve bunun coşkusunu yaşamlarında hissetmek istiyorlarsa muhakkak Kızılay’ın kan merkezlerinde gönüllü kan bağışı programlarına kayıt olsunlar vurgusu yapan Prof. Dr. Zafer Gülbaş: “Bu kayıtla beraber check up da uygulanıyor. Bu işlem sırasında hepatit B ve birçok test yapılıyor, yine kök hücre toplanacağı zaman ayrıntılı check up sağlanıyor. Bu check up normalden çok daha ayrıntılı yapılıyor ve eğer kişiye zarar vereceği tespit edilirse bağış yapmasına izin verilmiyor. Dolayısıyla donörün en yakın kan merkezine gidip, kök hücre bağış programına dahil olarak gerekli prosedürleri yerine getirmesi gerekmektedir” dedi.
Bağış bekleyenlerin umutlarını COVID-19 nedeniyle söndürmeyin
COVID–19 döneminde kök hücre bağışında sıkıntı çektiklerini ifade eden Prof. Dr. Gülbaş: “Şu sorunla karşı karşıyayız: Gönüllü bağışçı olmuş ve hasta donörü bulunmuş, donöre ulaşılmış, donör bağış yapayım diye gelmiş ve tetkiklerini yaptırmış. Sonra ise COVID-19’a yakalanırım diye bağışa gitmiyor, vazgeçiyor. Bu durum bağışçılar arasında yaklaşık yüzde 20-25 oranında artmış durumda. Halbuki bu sene zaten kök hücre toplama merkezlerine COVID-19 sorunu olanlar giremiyor. Merkezlerde COVID-19’a yakalanma ihtimalleri sokaktakinden fazla değil az.
Mevcut bağışçı olarak kaydını yaptıranlar: Lütfen siz de donör olarak eşleştiğiniz işlemi sürdürünüz. Çünkü hastaya; “donör bulundu ancak vazgeçti” dediğimiz zaman hastanın bütün umutlarını yok ediyorsunuz ve gerçekten hastada çok yıkıcı bir travma ortaya çıkıyor. Ya hiç bağış için merkezlere uğramamaları gönüllü olmamaları gerekiyor, ya da başladıkları zaman sonuna kadar tedaviye devam etmeleri gerekiyor. Üzülerek söylüyorum ki COVID-19 döneminde yurt dışından bulduğumuz donörlerden hiçbirisinde vazgeçme durumu söz konusu olmadı. Ancak Türkiye’deki donörlerin yüzde 25 kadarı vazgeçti. Gerçekten bu yanlış, bağışçı adayları boş yere korkuya kapılmasınlar. Merkezlere geldikleri zaman ayrı bir odada ve gerekli önlemler alınarak bu işlem yapılıyor, kendilerini güvende hissedebilirler. Lütfen gitsinler ve hastalara onlar da bir katkıda bulunsunlar. İnsanların yaşamını kurtarmaktan daha güzel bir duygu olamaz. Biz hekimler hastalarımız iyileştiği zaman o duygu bize her yönüyle yeterli oluyor. Zaten mesleği sevmenin en önemli yanı da bu… Bizim hastaya sağlamak istediğimizi normal insanlar doktor olmadan yerine getirmiş oluyorlar. Ne mutlu onlara!”