
Sanatçılar Hannah Goldstein ve Claudia Balsters, bir anma eylemi olarak, kadınların Nazilere karşı direnişte oynadıkları önemli rolleri vurgulayan bir sergi düzenlediler. Hitler’e yönelik bir suikast girişiminin 80. yıl dönümünü anan bu sergi, tiranlığa karşı mücadelede kadınların sıklıkla göz ardı edilen katkılarını gün yüzüne çıkarıyor.
Berlin’deki Willy Brandt Evi’nde sergilenen sergi, kadınların duvarlara ve zeminlere dağılmış yazılarını ve eserlerini içeriyor. Bu görsel anlatılar, cesaretlerinin ve dayanıklılıklarının güçlü hatırlatıcıları olarak hizmet ediyor. Anlatılan hikayeler arasında Naziler tarafından hapse atılan ve daha sonra direniş savaşçılarının hayatlarını belgeleyen Annedore Leber’in hikayesi de var. Onun hikayesi, diğer birçok hikayeyle birlikte, tarihin geleneksel erkek merkezli anlatımlarına meydan okuyor.
Hannah Goldstein, “Kadınların hikayeleri her zaman erkeklerin hikayelerinden daha az önemli görülmüştür ve bunun nedeni hakkında spekülasyon yapmak için birçok neden vardır, ancak bir neden kazananların tarihi anlatmasıdır, değil mi? Kazananlar tarihi yazar ve tarihimizde şimdiye kadar çoğunlukla tarihi yazan beyaz erkekler olmuştur ve onlar kendileri hakkında yazacaklardır.” diyor.
Sergi, kendi aile geçmişleriyle bağlantılar keşfeden ziyaretçilerden yoğun tepkiler aldı.
Claudia Balsters, “Bu eseri Fransa ve Almanya’da sergilediğimizden beri, belki de kendi aile hikayelerini hatırlayan ziyaretçiler, bizim resimlerimizi gördüler ve bunların içerdiği tarihlerden oldukça etkilendiler ve belki de toplumdaki kendi rollerini sorgulayıp düşündüler.” diyor.
Bu sergi, Almanya’daki aşırı sağcı duyguların ve Holokost anıtlarına yönelik saldırıların son zamanlardaki yükselişi göz önüne alındığında özellikle dokunaklı. Geçtiğimiz yıl, LGBTQ kurbanları için anıtlar ve Yahudi halkının sınır dışı edilmesini anan plaketler tahrip edildi.
Goldstein, çalışmalarının güncel önemini vurguluyor: “Mücadeleye devam etmeliyiz çünkü şu anda Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde oldukça korkutucu bir durum var. Cesur olmalı ve bu şekilde yaşamak istemediğimizi göstermeliyiz. Adil ve dürüst bir dünya istiyoruz ve bence buraya gelen insanlar bu sergiden ilham alabilir.”
8 Eylül’e kadar açık kalacak sergi, baskıya karşı mücadele eden kadınların cesaretini hatırlatırken, ziyaretçileri adalet ve eşitlik mücadelesindeki kendi rolleri hakkında düşünmeye teşvik ediyor.