Maydos Antik Kenti’nde 2024 Kazı Çalışmaları Başladı
Çanakkale’nin Eceabat ilçesinde yer alan 5 bin yıllık Maydos Antik Kenti’nde bu yılki kazı çalışmaları Temmuz ayında başlamıştır. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Maydos Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Göksel Sazcı’nın önderliğinde, 10 kişilik bir kazı ekibi ve 6 işçi ile birlikte, çalışmalar titizlikle sürdürülmektedir. Kazıların Eylül ayında sona ermesi planlanmaktadır.
Bu yılki kazılarda, Mezopotamya’dan başlayıp Anadolu’nun içlerine kadar uzanan ticaret ağında kullanılan yaklaşık 4 bin yıllık bir silindir mühür bulunmuştur. Kazıların Temmuz ayının ilk haftasında başladığını belirten Prof. Dr. Sazcı, çalışmaların Eylül ortasına kadar aktif olarak devam edeceğini ifade etmiştir.
Maydos Antik Kenti kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve İçdaş’ın ana sponsorluğu ile gerçekleştirilmektedir. Prof. Dr. Sazcı, bu yıl 5-7 işçi ve 10’a yakın öğrenci ile kazılara başladıklarını ve bu temelde çalışmalarını sürdürdüklerini belirtmiştir. 2024 yılı kazıları iki alanda yoğunlaşmaktadır:
- Birinci Alan: Maydos’un savunma sistemi ile ilgili, özellikle Orta Tunç Çağı’nın erken dönemlerine tarihlenen tabakaların araştırılması.
- İkinci Alan: Daha önce bölgede Troya III-V dönemi olarak bilinen, İlk Tunç Çağı sonları ve Orta Tunç Çağı başlarına denk gelen tabakaların incelenmesi.
İlk alanda, yerleşmenin giriş kısmını tespit etmeye ve surları açığa çıkarmaya çalıştıklarını ifade eden Sazcı, diğer alanda ise henüz yüzeye yakın bir noktada çalıştıklarını ve 1 metre derinliğe inebildiklerini aktarmıştır. Araştırılan alanda, hem Bizans Dönemi’ne hem de Helenistik Dönem’e tarihlenen mimari kalıntılar ve buluntular keşfedilmiştir.
Bu yılki kazılarda elde ettikleri ilginç buluntuları paylaşan Prof. Dr. Sazcı, en dikkat çekici buluntulardan birinin silindir mühür olduğunu belirtmiştir. Bu mühür, fritten üretilmiş olup, yaklaşık 3 bin 900-4 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Mühür, üzerindeki zikzak bezeme ile üçgenlerle sınırlanmış alt kısmı ile dikkat çekmektedir. Bu tür mühürlerin, ortasında bir delik bulunmakta ve muhtemelen boyun da taşınarak mülkiyeti sembolize etmektedir. Silindir mühürler, Anadolu kökenli değil, Güney Mezopotamya’da, yaklaşık 5 bin yıl önce Uruk’ta ortaya çıkmıştır. Anadolu ile yapılan yoğun ticaret sayesinde bu uygulama buraya kadar gelmiştir.
Prof. Dr. Sazcı, Troya’da bu mühürlerin hem damga hem de silindir versiyonlarının bulunduğunu, İlk Tunç Çağı sonlarında, yani M.Ö. 3 binin sonlarında görülmeye başlandığını ifade etmiştir. Ancak yalnızca silindir mühürlerin çıkmasının bölgedeki benzersizliğini vurgulamıştır. Batı Anadolu’da, yakın zamanda Kütahya Tavşanlı Höyük’te de benzeri bir buluntuya rastlandığı belirtilmiştir.
Mezopotamya’dan başlayıp Anadolu’nun içlerine kadar uzanan ticaret ağını, Kayseri yakınlarındaki Kültepe’de elde edilen buluntularla daha iyi anladıklarını söyleyen Sazcı, Tavşanlı Höyük buluntusunun Batı Anadolu’ya uzanan bir kol oluşturduğunu, Maydos buluntusunun ise Kuzeybatı Anadolu üzerinden Avrupa Yakası’na kadar uzandığını ifade etmiştir.
Mühürlerin, şahsiyet sembolleri olarak işlev gördüğünü ve bir ürünün, malın mülkiyetini belirlemede, belki de garantisini sağlamakta kullanıldığını vurgulayan Sazcı, mühürlerin bir çeşit marka veya işaret işlevi gördüğünü belirtmiştir. Mühürleme işlemi, hem seramiklerin üzerine hem de iple bağlanan bir ürünün bağlantı noktasına yapıştırılan çamurun üzerine uygulanarak, ürünün açılıp açılmadığını tespit etmeye yaradığı gibi, mülkiyet ve marka gösterimi açısından da önem taşımaktadır. Bu bağlamda, mühürlerin farklı fonksiyonlara sahip olduğu anlaşılmaktadır.