İstanbul’da Kadın Cinayetlerine Dikkat Çeken Protesto

Son günlerde İstanbul’da meydana gelen trajik olaylar, kadın cinayetleri ve kadınların yaşam güvenliği konusunu yeniden gündeme taşıdı. Semih Çelik adlı bir saldırgan, Eyüpsultan’da Ayşenur Halil’i ve Fatih’te İkbal Uzuner’i acımasızca katletti. Bu olayların ardından İzmir Barosu, “Kadın Cinayetleri Münferit Değil, Sistematiktir. Sorumluluklarınızı Yerine Getirin” başlığı altında bir protesto düzenleyerek, bu soruna dikkat çekmek amacıyla toplandı. Protestoya, sivil toplum kuruluşları (STK) ve meslek odaları üyelerinin de katılımı ile büyük bir destek geldi.

Yüzlerce yaşam hakkı savunucusu, İzmir Barosu önünde yapılan basın açıklamasının ardından sloganlar eşliğinde Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne yürüdü. Protestocular, iktidarı cinayetler ve cezasızlık politikası nedeniyle eleştirerek seslerini duyurdu.

Yılmaz: Artık Cins Kırımıdır

İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, kadın cinayetlerinin cins kırım boyutuna ulaştığını ifade ederek, “Son bir hafta içerisinde 10 kadın katledildi. Uzun zamandır bu konuyu gündemde tutmaya çalışıyoruz. Ancak ülkemizin mevcut koşulları ve yöneticileri, söylenen hiçbir sözü dikkate almadan farklı yasal düzenlemelere devam ediyor.” şeklinde konuştu.

Yılmaz, “Kadın cinayetleri artık münferit bir olay olmaktan çıkmış, cins kırımı haline gelmiştir. Kadınları sosyal ve ekonomik hayattan koparmaya çalışan bir anlayışla mücadele ediyoruz. Cumhuriyetin 100. yılını geride bıraktık, ama hala kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konularını tartışıyoruz. Bu mücadelemize devam edeceğiz.” diyerek sözlerine devam etti.

Dalkıran: Cezasızlık Failleri Cesaretlendiriyor

Baro adına açıklamayı yapan İzmir Barosu Başkan Yardımcısı ve Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Zöhre Dalkıran, kadın cinayetlerinde uygulanan cezasızlık politikasının failleri cesaretlendirdiğini belirtti. Dalkıran, “Öldürülen kadınların isimlerini saymak istemiyoruz. Katledilen her bir kadın için vereceğimiz tepki aynı olacaktır.” dedi.

Dalkıran, “Kadına yönelik şiddet, münferit vakalar değil, sistematik bir sorundur. Erkekler, kadınları öldürmek için her durumu bahane olarak kullanıyor. Cezasız kalan ilk suç, daha sonraki cinayetler için cesaret veren bir etkendir.” ifadelerini kullandı.

Sorumluluk Beklentisi

Dalkıran, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın devletin kadınları koruma görevini zayıflattığını hatırlatarak, “Kadına yönelik şiddet, aynı failler tarafından, erkekler tarafından işleniyor. Bu cinayetlerin sebepleri, güç dengesizlikleri ile şekilleniyor.” şeklinde konuştu.

Dalkıran, devletin sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini vurgulayarak, “Her bir kadının arkasında taziye mesajları değil, somut adımlar görmek istiyoruz. Sadece göstermelik açıklamalarla kenara çekilmenizi kabul etmiyoruz!” dedi.

Kadına Yönelik Şiddetin Bahaneleri Olmamalı

Dalkıran, iktidardan taleplerini sıralayarak, “İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe koymanızı, 7/24 hizmet veren Alo Şiddet hattını açmanızı ve bu hattın işlevselliğini artırmanızı talep ediyoruz.” dedi.

  • 6284 sayılı koruma yasasının etkin uygulanması;
  • Sığınak sayı ve kapasitelerinin artırılması;
  • Kolluk kuvvetlerinin eğitim ve denetim süreçlerinin güçlendirilmesi;
  • Kadına yönelik şiddetle mücadele eğitimlerinin artırılması;
  • Kültürel ve geleneksel bahanelerin şiddet eylemlerine gerekçe olamayacağına dair kamu bilinci oluşturulması.

Dalkıran, “Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin durdurulması, sadece bir sözleşme yükümlülüğü değil, anayasal bir zorunluluktur. Haklarımızdan ve hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz!” diyerek sözlerini tamamladı.