Mevcut dönem, insanlık için sadece yeni fırsatlar değil, aynı zamanda önemli zorluklar da sunmaktadır. Bilginin hızlı bir şekilde üretilip dolaşımda olduğu bir dönem olarak tanımlanan bu çağ, iletişim ekosisteminde köklü bir dönüşüm geçiriyor.
Ancak bu dönüşüm süreci, olumlu ilerlemelerin yanı sıra ahlaki, kültürel ve insani zorlukları da kapsamaktadır.
Yapay zeka (YZ) ve algoritmalar, bu hızlı teknolojik ilerleme çağında günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelerek, sıradan araçlardan güç dinamiklerini yeniden şekillendiren aktörlere dönüşmüştür.
Bugün, insanlık “gerçeklik krizi” olarak bilinen bir belirsizlik karmaşasıyla boğuşurken, gerçek ile yalan arasındaki çizgi giderek bulanıklaşmakta, önemli zorluklarla karşı karşıya kalmakta ve bu belirsizliği aşmanın tek yolunun etkili iletişim stratejileri geliştirmek olduğunu anlamaktayız.
Önceliğimiz, toplumun yararına, teknolojiyle dönüşmüş bir iletişim ekosistemine ilişkin fırsatları ve riskleri etkili bir şekilde analiz edip yönetmek olmalıdır.
Son yenilikler, toplumun iletişim alışkanlıklarını değiştirmekte, dijital medya günlük yaşamımızın giderek daha önemli bir bileşeni haline gelmektedir. Bu dönüşümün en çarpıcı özelliği, YZ’nin iletişim süreçleri üzerindeki etkisidir.
Gerçek için işbirliğini teşvik etmek
YZ araçları, hızla dünyamızı ve tüm sektörleri dönüştürmektedir. Bugün, YZ stratejik iletişimde bir paradigma değiştirici güç olarak öne çıkmaktadır. Veri analizi, içerik oluşturma ve kriz yönetimi gibi alanlarda sunduğu fırsatlar, birkaç yıl öncesine kadar hayal bile edilemeyecek bir hız ve verimlilik sağlamaktadır.
Geçmişte sadece bilim kurgu filmlerinde hayal edilen bu kavramlar artık herkesin erişiminde. Ne yazık ki, bu teknoloji, yararlı potansiyelinin doğru amaçlar için kullanılmaması durumunda dijital bir silah haline gelme riski taşımaktadır.
Derin sahte içerikler üretebilen YZ, gerçek içerikleri sahte olanından ayırt edilemez hale getirerek toplumsal güveni erozyona uğratmakta ve gerçeklik krizini derinleştirmektedir. Bu, yanlış bilgilendirme, manipülasyon ve etik ihlallerinin yıkıcı etkilerini önemli ölçüde artırmaktadır.
Bireylerin algoritma kontrolündeki dünyada yankı odalarına hapsolması, sosyal kutuplaşmayı körüklemekte, manipülasyonun gerçeğin yerini almasına neden olmaktadır. Bu durum, YZ’nin yönetiminde etik ilkelerin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
YZ’nin dijital alandaki kullanımı ayrıca etik, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi birçok kaygıyı da beraberinde getirmektedir.
Son zamanlarda Gazze’deki trajediler sırasında uluslararası kamuoyunu yanıltmak amacıyla YZ destekli yanlış bilgilendirmelerin kullanıldığına hepimiz tanık olduk. Algoritmalar, sosyal medyada yanlış bilgileri hızla yayarken doğru bilgiye erişimi engellemektedir. Bu nedenle, kamu, güncel olaylar ve insan hakları ihlalleri hakkında doğru bilgi edinmekte zorluk yaşamıştır.
Şüphesiz, teknolojik ve dijital araçların insanlığa sunduğu önemli avantajların inkar edilemeyeceği gibi, bu araçları kötüye kullananların varlığının küresel güvenlik ve istikrar iklimini riske attığı da bir gerçektir.
Türkiye olarak, bu tür olumsuz etkilerle yüzleşirken yanlış bilgilendirmeyi önlemek, gerçeği savunmak ve uluslararası kamuoyunun doğru bilgiye erişimini sağlamak amacıyla stratejik iletişim mekanizmalarımız aracılığıyla yoğun çaba sarf etmekteyiz. Bugünün çeşitli riskleriyle mücadelede en öncelikli hedeflerimiz arasında dijital tehditler konusunda farkındalık artırmak ve medya okuryazarlığını teşvik etmek bulunmaktadır.
Dijital alanda yaşanan köklü dönüşümün yönetiminde uluslararası işbirliğinin ne kadar kritik olduğu giderek daha fazla kabul edilmektedir. Türkiye olarak, gerçek için işbirliğini teşvik etme çabalarımıza devam ediyoruz.
İnsanlığın ortak geleceği tehlikede
Türkiye, bu dönüşüm döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yüzyılın Türkiye vizyonuna uygun stratejik bir duruş benimsemektedir. İletişim stratejimiz, teknolojiyi insanlığa hizmet etmek amacıyla kullanma ilkesine dayanmakta, sosyal faydayı öncelikli kılmakta ve gerçeği vurgulamaktadır.
Bu yeni çağda, belirsizliği aşmak ve güven inşa etmek için stratejik iletişimi anahtar olarak görmekteyiz. Türkiye, bu alanda hem ulusal hem de uluslararası düzeyde etkili bir aktör konumundadır.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak, yanlış bilgilendirme ile mücadele girişimimiz, uzun zamandır bu çerçeve içinde gerçeklik krizini ele almakta ve etkili çözümler geliştirmektedir.
Kriz iletişimini, YZ destekli stratejik iletişim süreçlerinin kullanımı için en kritik alanlardan biri olarak görmekteyiz. Kriz zamanlarında doğru bilgiye hızlı erişim ve etkili kamu bilgisi sağlamak hayati öneme sahiptir.
Somut dijital dönüşüm döneminde, bu Cuma ve Cumartesi planlanan “STRATCOM: Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi”, ilgili riskler ve fırsatlar üzerine derinlemesine küresel tartışmalar için öncü bir forum görevi görecektir.
Kamu sektörü, medya, akademi, sivil toplum ve özel sektörden dünya genelinden temsilcileri bir araya getiren bu zirve, geleceğin stratejik iletişim ekosistemini şekillendirecek fikirlerin harmanlanması için bir merkez olmaktadır.
Ancak, STRATCOM’u sadece bir zirve olarak düşünmek hatalıdır. “STRATCOM: Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi”, dijital çağın ve gerçeklik krizinin zorluklarıyla başa çıkmak için çabaları birleştirmek amacıyla da küresel bir çağrıdır. YZ ve stratejik iletişim devrimleri yeni sorumluluklar getirirken, bu küresel çağrının önemini anlamaktayız.
İnsanlığın ortak geleceği için, gerçeğin, vicdanın ve adaletin ilkelerinden taviz vermeyen bir anlayışla hareket etmemiz gerektiğinin tamamen farkındayız.
Bu anlayışla yönlendirilen Türkiye, yalnızca bölgesinde değil, küresel ölçekte de örnek olmaya devam edecektir.
Prof. Fahrettin Altun, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanıdır.