
EPA İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kısa süre önce dev bir baskı altındaydı. Gazze’de yiyecek dağıtan World Central Kitchen adlı yardım kuruluşunun çalışanları 1 Nisan’da İsrail Ordusu tarafından öldürülmüştü ve ABD Başkanı Joe Biden’ın, bu zor müttefike karşı sabrı sonunda taşmış gibi görünüyordu. İsrail aynı gün, Suriye’nin başkenti Şam’daki İran diplomatik temsilciğine saldırdı, üst düzey bir generali ve en az altı subayı öldürdü. Saldırıyla, büyükelçiliklerin hedef alınmasını yasaklayan uluslararası anlaşmaları ihlal etti. İsrail pek inandırıcı bir şekilde olmasa da, İran’ın diplomatik temsilciliğini bir askeri ileri komuta merkezine dönüştürerek, bu korumadan vazgeçtiğini iddia etti.
ABD’nin Tavrı ve İsrail’in Politikaları
İran’ın İsrail’e yönelik şimdiye kadarki ilk doğrudan saldırısı, başbakana bir can simidi uzattı. Askeri işbirliğinin kayda değer bir örneği olarak, ABD ve diğer Batılı müttefikleri, İsrail’in İran’ın gönderdiği 300’den fazla SİHA ve füzeyi düşürmesine yardımcı oldu. İsrail’in Gazze’deki saldırılarını Ürdün Kralı Abdullah’tan daha sert eleştiren bir Arap lideri yoktu. Ancak Ürdün Hava Kuvvetleri de operasyona katılıp, İsrail’e doğru giden füze ve SİHA’ları vurdu.
İsrail’in atacağı bir sonraki adım baskıyı iki katına çıkartabilir. Başkan Biden, ne olması gerektiğini düşündüğü konusunda çok net. İsrail bu aşamada zafer ilan etmeli “galibiyeti kabul edip”, karşılık vermemeli. Biden ayrıca ABD’nin İsrail’e desteğinin “sarsılmaz” olduğunu da tekrar dile getirdi. Bu tavır, Hamas’ın 7 Ekim saldırısından sonra uygulanan politikayla uyumlu.
- İsrail Gazze’yi yıkıma uğratan saldırılarında, ABD’nin verdiği silahları kullandı.
- ABD’nin, İsrail’e verdiği silahların kullanımına koşullar getirdiği spekülasyonları da vardı.
- İsrail’e askeri yardıma koşullar getirilmesi çağrılarının yerini, dayanışma açıklamaları aldı.