Türkiye’de Çiftçilerin Eylemleri ve Tarım Ekonomisi

Türkiye’de Çiftçilerin Eylemleri ve Tarımın Durumu

Türkiye’nin birçok ilçesinde, çiftçiler artan maliyetler ve düşük alım fiyatlarına karşı eylemlerini sürdürmeye devam ediyor. Traktörleriyle yolları kapatan üreticiler, bazen ürünlerini yola dökme ve ücretsiz dağıtma gibi sert protestolar gerçekleştiriyor. Ancak, ne Tarım ve Orman Bakanlığı ne de Gıda Kurulu tarafından üreticilere yönelik bir geri dönüş sağlanmadığı görülüyor.

Tarım Ekonomisti Prof. Dr. Tayfun Özkaya, endüstriyel tarımın mevcut durumunun girdi maliyetleri ve aracı şirketlerin tekelleşmesi gibi sebeplerle giderek kötüleştiğini vurgulayarak, acilen agroekolojiye geçilmesi gerektiğini belirtiyor.

“Aracılar Tekelleşti”

Yaşanan ekonomik kriz, yurttaşların gelir durumunu ciddi şekilde olumsuz etkiledi. Prof. Dr. Özkaya, “Tarım ürünlerinin aracılığını yapanlar son dönemde büyük bir güç kazandı. Tekelleşme eğilimleri artış gösterdi. Fiyatları yükseltmemek için kendi aralarında anlaşmalar yapıyorlar; bu durum, küçük çiftçiler için oldukça olumsuz etkiler doğuruyor. Piyasadaki fiyatlar düştüğünde, şirketler ve fabrikalar çiftçinin ürününü hemen almıyor. ‘Fabrika dolu’ diyerek, birkaç gün beklemelerini istiyorlar. Örneğin, domates üç gün beklerse çürüyüp atılmak zorunda kalıyor. Sonuç olarak, çiftçi düşük fiyata mecburen satmak zorunda kalıyor ve bu durumu yine aynı firma istismar ediyor. Bu şekilde piyasa fiyatları manipüle ediliyor. Çiftçi malını doğrudan piyasaya satmaya çalıştığında ise, şirketler üreticiyi mahkemeye verme tehdidinde bulunabiliyor. İşte bu anlaşmalı tarım sisteminin en büyük problemi, şirketlerin ve aracılarının aşırı gücüdür. Ayrıca, süpermarketlerin de son dönemlerde güçlenmesi, istedikleri fiyatları hem üreticiye hem de tüketiciye dayatmalarına olanak tanıyor. Problemlerin kaynağı, net bir şekilde aracılardır. Hem çiftçilere hem de tüketicilere fiyat dayatabilme yetisine sahipler.”

“Devlet Sübvansiyon Etmeli”

Girdi maliyetlerindeki olağanüstü artışlara dikkat çeken Prof. Dr. Özkaya, “Girdi maddelerinin büyük çoğunluğu ithal ediliyor veya bu girdileri üretmek için hammadde ithal ediliyor. Gübre, tarım ilacı, su, elektrik ve mazot gibi maliyetler çiftçi için oldukça yüksek seviyelere ulaştı. Endüstriyel tarım sistemi, kimyasal gübreler ve tarım ilaçları kullanılarak yapılan bir tarım modeli, şu anda büyük bir çıkmaz içinde… 1980’lerden bu yana gübre fabrikalarının özelleştirilmiş olması, tüm zirai ilaçların ithal edilmesi ve Türk lirasının değer kaybı gibi nedenlerle girdi fiyatları kaçınılmaz bir biçimde artıyor. Bu durum, çiftçinin ekonomik olarak büyük bir sıkıntı yaşamasına yol açıyor. Enflasyon nedeniyle çiftçinin gelirinin erimesi, onun yok olmasına neden oluyor. Devletin, bu girdilere kısa vadede birkaç yıllık bir süreç içerisinde sübvansiyon sağlaması ve aracıların gücünü kırması gerekiyor. Uzun vadede, ‘endüstriyel tarım’ modelinin terk edilerek ‘agroekolojik tarım’a geçilmesi şart. Aracıların gücünü azaltmak için hem üretici hem de tüketici kooperatiflerinin desteklenmesi büyük önem taşıyor. Devletin daha aktif bir rol alması gerekiyor. Kimyasallarla yapılan tarıma son vermek elzem. Tüm bunlar bir yılda gerçekleşecek şeyler değil; bir süreç gerektiriyor. Ancak, yavaş yavaş bu geçiş sağlanırsa, hem maliyetler azalacak hem de verim artacaktır.”