Kulaklarımızın Karmaşık Yapısı ve Evrimi

Kulaklarımızın Karmaşık Yapısı

Sevdiğiniz bir melodiye ritim tutarken ya da bir arkadaşınızla sohbet ederken, kulaklarınızın karmaşık işleyişinin devrede olduğunu biliyor muydunuz? Kulaklarımız, biyolojinin en etkileyici örneklerinden biridir. Avusturya’daki Konrad Lorenz Enstitüsü’nde çalışan evrimsel biyolog ve biyolojik antropolog Anne Le Maître, kulaklarımızı tanımlarken, “Gerçekten çok karmaşık bir yapı” diyor.

Kulakların Evrimi

Kulaklarımız, dış dünyadan gelen sesleri toplayarak kafamızdan dışarı çıkan kıkırdaklı yapılar aracılığıyla yakalar. Bu ses, bir kanaldan geçerek kulak zarına ulaşır. Ardından, ses dalgaları orta kulakta bulunan küçük kemiklere ve kulak salyangozuna iletilir. Le Maître, memelilerin, sürüngenler ve kuşlar gibi diğer hayvanlarla kıyaslandığında, özellikle karmaşık bir kulak yapısına sahip olduğunu vurguluyor. Ayrıca, diğer omurgalılarda bulunmayan geniş dış kulak yapılarımız (kulak kepçesi) da dikkat çekiyor. Peki, bu karmaşık kulak yapıları nasıl evrimleşti? Cevap, evrim yolunda gizli.

Le Maître, binlerce yıl boyunca memeli atalarımızdaki çene kemiği parçalarının yer değiştirip ayrıldığını ve bu süreçte orta kulak kemiklerinin yanı sıra kulak zarını destekleyen yeni kemiklerin oluştuğunu açıklıyor. Çin ve diğer yerlerde bulunan fosiller, bu evrimsel sürecin memelilerin ataları olan ve çok uzun süre önce yok olmuş mammaliaforme’lerde Kretase döneminde başladığını ve sona erdiğini gösteriyor. “Farklı türler ve fosiller arasındaki ara formları gözlemleyebiliyoruz… Ancak genel olarak memeli formuna doğru bir evrim süreci var” diyor Le Maître. Bu özel ses ileten kemikler ve eşsiz uzunlukta, sarmal yapıda olan kulak salyangozu sayesinde memeliler, diğer omurgalılardan daha geniş bir frekans aralığını duyabiliyor.

Dış Kulak ve İşlevi

Bahamalar’daki Western Atlantic Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yardımcı anatomik profesör olarak görev yapan Mark Coleman, dış kulaklarımızın belirgin kıkırdak ve deri kıvrımları sayesinde sesleri artırarak bizim ve akrabalarımızın seslerin yerini daha iyi bulmasına yardımcı olduğunu belirtiyor. Primat ve memelilerdeki işitsel sistem üzerine çalışan Coleman, farklı hayvanların kulaklarının akort şeklini ve bu yapının işlevsel özelliklerini karşılaştırıyor.

Adaptasyon ve Uyum

Farklı türlerin belirli sesleri yakalamak üzere özelleşmiş kulaklara sahip olduğunu belirten Coleman, örneğin kanguru farelerinin, boyutlarına göre oldukça düşük frekanslı sesleri algılayarak yırtıcılardan kaçmalarını sağlayan büyük orta kulaklara sahip olduğunu ifade ediyor. İnsan kulakları, şempanzelerin kulaklarına benzemekle birlikte, aradaki küçük farklılıklar, şempanzelerin işitsel sisteminin yüksek ve düşük frekansları daha iyi algılamasına olanak tanıyor. Coleman, insanların işitme duyusunun ise orta aralıktaki frekanslara (yaklaşık 1.000 ile 4.000 Hertz arasında) en hassas olduğunu belirtiyor.

Le Maître, benzer yaşam alanlarında bulunan hayvanların sıkça benzer kulak yapısına sahip olduğunu da ekliyor. Yer altında yaşayan türler, sucul memelilerde olduğu gibi, ne kadar yakın akraba olurlarsa olsunlar genellikle benzer orta kulak yapısına sahipler. “Memeliler arasında yakınsak adaptasyonlar gözlemleniyor” diyor bilim insanı.

Kulak Kepçelerinin Gizemi

Kulak kepçelerindeki yükseltiler ve çukurlar, sesleri daha hassas bir şekilde filtrelemek ve saptamak için evrimleşmiş özel bir işlev taşıyor. Gece avlanan yarasalar ve makiler gibi hayvanlar, böcekleri karanlıkta yakalayabilmek için özellikle engebeli dış kulaklara sahip. İnsan kulakları, nispeten basit bir yapıya sahip olsa da, dış kulaklarımız değiştiğinde beyinlerimizin bu değişikliklere uyum sağlaması ve sesin kaynağını belirlemeyi yeniden öğrenmesi gerekmektedir.

Tüm bu bilgiler, bizi kulak kepçelerinin evrimi üzerine düşündürmeye yönlendiriyor. Bu yumuşak, kıkırdaksız yapılar, hayvanlar aleminde oldukça yeni bir gelişimdir; Coleman, aslında sadece insanlarda, şempanzelerde ve gorillerde bulunduğunu söylüyor. Biyologlar, kulak kepçelerinin ne amaçla evrimleştiğini tam olarak belirleyememiştir. “Bence işlevleri, küpe takmak için güvenli bir yer sağlamak” şeklinde esprili bir yaklaşımda bulunuyor Coleman.

Kulaklarımızda, kulak kepçelerini döndürüp yöneltebilen memeli atalarımızdan kalan ve artık işlevini yitirmiş kaslar da bulunmaktadır. Bu kasların varlığına rağmen, çoğu insan kulağını hareket ettiremiyor. Ayrıca, vücudumuzda pek çok kullanışsız özellik de bulunuyor. “İnsan çenesinin [de] neden evrimleştiği bilinmiyor” diyor Alex. “Bu özellik adaptif mi, bir yan ürün mü, şans eseri mi, cinsel seçilim mi?” Bu sorulara cevap ararken, kulak kepçelerinizi sıvazlamak belki de düşündürücü bir deneyim olacaktır, ancak bu, kesinlikle cevaba daha fazla yaklaşmanızı sağlamayacaktır.