ABD Başkan Seçimlerinin Sonuçları ve İç-Dış Politika Sorunları

ABD Başkan Seçimlerinin Ardından

Dün gerçekleştirilen başkan seçimlerinin sonuçlarıyla Cumhuriyetçi aday Donald Trump, zaferle çıkmayı başardı. Trump, 20 Ocak 2025 tarihinde başkentte düzenlenecek yemin töreniyle Beyaz Saray’daki koltuğuna oturacak. Ülkenin 47. başkanı olarak, seçim sürecindeki mitinglerde halka vaat ettiği çözümlerle birlikte, iç ve dış sorunlarla da başa çıkmak zorunda kalacak.

Ekonomi ve Göç

ABD’deki en büyük iç sorunların başında hayat pahalılığı geliyor. Özellikle Covid-19 pandemisi sonrası ekonomi henüz toparlanabilmiş değil. Siyasi liderler, ekonomik göstergelerdeki bozukluklar için rakip partileri suçlamakla yetinirken, Amerikalılar için enflasyon, işsizlik, konut sektöründeki tıkanmalar ve genel hayat pahalılığı önemli bir sorun teşkil ediyor. Ekonomi ile bağlantılı olduğu düşünülen göçmen sorunu ise çözüm bekleyen meseleler arasında ikinci sırada yer alıyor.

Ülkenin güney sınırından geçiş yapmaya devam eden düzensiz göçmenler, başkentteki siyasiler tarafından yoğun bir şekilde tartışılmakta. Her iki parti de bu sorunun ciddiyetini kabul etmekle birlikte, Demokratlar daha insani bir bakış açısıyla yaklaşırken Cumhuriyetçiler, düzensiz göçmenlerin ABD’nin kaynaklarına zarar verdiğini savunarak sert önlemler alınması gerektiğini öne sürüyor.

Bir diğer önemli iç mesele ise ateşli silah şiddeti ve suç oranlarının yaygınlığı. ABD Anayasası, silahlanma hakkını korurken, muhafazakar ve Cumhuriyetçi kesim “silah edinme hakkı”nın korunmasını savunurken, liberal ve Demokratlar uzun namlulu otomatik silahların kısıtlanmasını ve ateşli silahların yanlış kişilerin eline geçmemesi için tedbirlerin artırılmasını talep ediyor.

Demokrat ve Cumhuriyetçi kesimler arasındaki bir diğer çekişme noktası ise kürtaj hakkı. 2022 yılında ABD Yüksek Mahkemesi’nin, 1972’deki Roe v. Wade kararını iptal etmesi hala tartışma konusu. Cumhuriyetçilerin yönetimindeki bazı eyaletlerde kürtaj hakkının yasaklanmaya çalışılması, Demokratların bu hakkı geri almak için sürdürdükleri kampanyalarla karşı karşıya geliyor.

Trumpizm dalgasının yükselmesiyle aşırı sağ gruplar ortaya çıkarken, sol eğilimli yapılanmalar da kendini göstermeye başladı. Demokrat liderler rakiplerini “Nazi” olarak nitelendirirken, Cumhuriyetçiler Demokratları ülkeye komünizm ve sosyalizm getirmekle suçluyor.

Gazze ve Ukrayna

ABD’de en tartışmalı dış politika konularından biri, İsrail’in Gazze’de bir yıldan fazla süredir sürdürdüğü saldırılar. Bu mesele, Lübnan’daki saldırılar ve İran ile olası çatışmalarla birleşince, kamuoyunun dikkatini daha da artırdı. Sadece kendi halkından değil, dünya genelinden gelen tepkilere rağmen, ABD yönetimi Gazze’deki durumu barış ve insani yardımlar için çaba gösteriyormuş gibi sunarak, aslında günlük olarak İsrail’e sağladığı 20 milyar dolara kadar olan silah ve mühimmat yardımlarıyla sorgulanıyor. ABD, bu yardımların yanı sıra uluslararası platformlarda İsrail’e destek vererek de politik bir koruma sağlıyor. Gazze meselesinde sergilediği çelişkili tutum, ABD’nin Orta Doğu’da barış ve istikrar sağlama hedefinde ciddi bir engel oluşturuyor.

Ukrayna’daki savaş ise, ABD iç siyasetinde iki parti arasında sıkça tartışılan bir konudur. Ukrayna’nın doğusundaki Rusya ile yaşanan gerginlikler ve Kiev’in NATO’ya katılma isteği, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya saldırmasına yol açtı. ABD, Avrupa’daki müttefikleriyle birlikte Ukrayna’ya silah desteği sağlamaya devam ederken, Rusya’nın İran ve Kuzey Kore’den destek arayışı da savaşın uzaması konusunda kaygılara neden oluyor. Her iki parti de Çin’in ekonomik ve askeri olarak ABD için ciddi bir tehdit oluşturduğuna dair fikir birliği içindedir. ABD, Hint-Pasifik bölgesinde Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Avustralya ile birlikte oluşturduğu Quad (Dörtlü) iş birliği ile bu tehdide karşı durmaya çalışıyor.

Türkiye-ABD İlişkileri

Başkanlık seçimleri sonrasında Beyaz Saray’a gelecek yeni yönetim ile Türkiye arasında ele alınması gereken birçok mesele bulunuyor. Türk-Amerikan ilişkilerinin en sıcak başlıklarından biri, ABD’nin Suriye’deki terör örgütü PKK/YPG’ye verdiği destek. Türkiye, bu durumun NATO müttefikliği ile bağdaşmadığını vurgulayarak ABD’den örgüte sağlanan desteğin kesilmesini talep ediyor. ABD yönetimi ise, DEAŞ ile mücadele bahanesiyle PKK/YPG’yi sahadaki ortağı olarak görmekte.

Türkiye-ABD ilişkilerinin bir diğer önemli gündem maddesi ise, ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı CAATSA yaptırımları. Türkiye’nin istediği füze savunma sistemlerinin verilmemesi ve Rus S-400 hava savunma sistemlerinin alınması nedeniyle uygulanan yaptırımlar, iki ülke arasındaki gerginliği artırdı. Türkiye, F-35 savaş uçakları programından çıkarıldığı için 1 milyar 450 milyon dolar gibi bir borca sahip. Bu konuda görüşmeler hâlâ devam etmekte.

2016’daki darbe girişiminin ardından ABD, FETÖ üyelerinin Türkiye’ye iade taleplerine duyarsız kaldı. Türkiye, bu konuda ABD yönetiminden adım atmasını beklemekte. Ayrıca, F-16 savaş uçaklarının tedarik edilmesi de iki NATO müttefiki arasındaki önemli meselelerden bir diğeri. ABD Kongresi’nin Türkiye’ye F-16 satışına onay vermesi, sürecin sorunsuz ilerlemesi açısından kritik bir öneme sahip.

İsrail’in Gazze’deki saldırıları devam ederken, Türkiye, ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteğini eleştiriyor ve bu desteğin kesilmesini talep ediyor. Ayrıca, ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik silah ambargosunu kaldırması, Türkiye-ABD ilişkilerinde gerginliğe neden oluyor. Türkiye, bu durumu Kıbrıs Adası’ndaki silahlanmayı artıracak ve bölgedeki dengeleri bozacak bir tehdit olarak değerlendiriyor.

Son olarak, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki jeostratejik rolü de iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir yer tutuyor. Türkiye, her iki tarafla da doğrudan görüşerek “çatışma çözümü aktörü” olarak öne çıkmış durumda. Bu güçlü pozisyon, son dönemde ABD Kongresi’nde bile takdirle karşılanıyor.