
Yunus Emre Enstitüsü’nde Usulsüzlük İddiaları
Yunus Emre Enstitüsü (YEE) son zamanlarda, özellikle yurtdışındaki temsilcilikleri aracılığıyla gündeme gelen ciddi usulsüzlük iddialarıyla sarsılıyor. Özellikle Şeref Ateş‘in görevden ayrılmasının ardından yeni başkan Abdurrahman Aliy‘in yapmış olduğu atamalar ve uygulamalar, dikkat çekici bir şekilde eleştiriliyor.
Yeni İdare ve Usulsüz Atamalar
Yurt dışında bulunan kültür merkezlerinde yaşanan olayların yanı sıra, Aliy’in enstitü merkezine de benzer atamalar yaptığı iddiaları gündemde. Bilgiler, tecrübeli kurum personelinin işten çıkarıldığını ve yerlerine daha az deneyime sahip, tanıdık ilişkileri olan kişilerin atandığını öne sürüyor. Bu durum, kurumdaki işleyişin niteliğini ciddi şekilde etkiliyor.
Akademik ve İdari Atamalarda Liyakat Sorunu
Aliy’in önceden görev yaptığı İstanbul Üniversitesi ve Türk-Alman Üniversitesi‘nden tanıdıklarına yapılan atamalar, kurum içindeki liyakat sistemini sorgulatıyor. Bir kaynak, bu tür atamaların “gerekçesiz ahbap ilişkili akademik ve memur görevlendirmeleri” şeklinde yapıldığını belirterek, bu durumun kurumun verimliliğini düşürdüğünü ifade ediyor. Uzmanlar, bu tür uygulamaların, deneyimli personelin görevden edilmesine ve yerine, nitelik anlamında yetersiz kişilerin atanmasına yol açtığını vurguluyor.
Çift Maaş Uygulamaları ve Maddi Menfaatler
YEE’de yaşanan başka bir iddia ise, atanan kişilerin çift maaş alması ve bu yolla maddi menfaat sağlaması. Bu durum, görevin suiistimaline teşvik etmekte ve kamu kaynaklarının yanlış kullanılmasına neden olmaktadır. Yönetimin bu tür uygulamalara göz yumması, kurum içindeki etik değerleri zedelemekte ve toplumsal güveni sarsmaktadır.
‘Naylon Fatura’ Soruşturması ve Gözaltılar
Yunus Emre Enstitüsü’ndeki usulsüzlük iddiaları, “naylon fatura” soruşturması ile daha da derinleşti. Soruşturma kapsamında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Göktaş‘ın eşi ile MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın‘ın oğlu Kutalmış Yalçın‘ın istifası sonrası 17 kişi gözaltına alındı. Bu gelişmeler, YEE’nin içindeki sorunların daha geniş bir çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
YEE’nin Geleceği ve Çözüm Önerileri
Yunus Emre Enstitüsü’nün geleceği, yaşanan bu sorunların çözülmesine bağlı. Kurumun yeniden saygın bir konuma gelmesi için şeffaflık ilkelerine dayalı bir yönetim anlayışının benimsenmesi şart. Ayrıca, liyakat esaslı atamaların yapılması, kurumsal kültürün güçlenmesine ve çalışanların motivasyonunun artmasına katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda, bağımsız denetim mekanizmalarının oluşturulması ve uygulama süreçlerinin düzenli olarak gözden geçirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Sonuç Olarak
Yunus Emre Enstitüsü’nde yaşanan usulsüzlük iddiaları, yalnızca kurum için değil, Türk kültürünün yurtdışında temsil edilmesi açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle, gerekli reformların bir an önce hayata geçirilmesi ve toplumun güveninin yeniden tesis edilmesi gerekmektedir.