Aile Hekimlerinden Çarpıcı Rapor: ‘Yüzde 50’si Mesleği Bırakmayı Düşünüyor’

Aile Hekimliği Sisteminde Derinleşen Sorunlar

Aile hekimliği, sağlık sisteminin bel kemiğini oluşturan önemli bir unsurdur. Ancak, son yıllarda aile hekimlerinin karşılaştığı sorunlar giderek derinleşmektedir. Yetersiz kaynaklar, ağır iş yükü ve iş güvencesi eksiklikleri, aile hekimliğinin etkinliğini azaltmakta, dolayısıyla halk sağlığını tehdit etmektedir.

Hizmet Kalitesinin Düşmesi

Yapılan araştırmalar, aile hekimlerinin %30’unun günde 3.600’den fazla kişiye hizmet verdiğini göstermektedir. İdeal hizmet kapasitesinin 2.000 ile 2.500 kişi arasında olması gerektiği vurgulanmaktadır. Prof. Dr. Necdet Ardıç, aile hekimlerinin her hastaya ortalama 15 dakika ayırması gerektiğini, fakat mevcut durumda bu sürenin yalnızca 2-5 dakika arasında kaldığını belirtmektedir. Bu durum, hem hasta hem de doktor için sağlıksız sonuçlara yol açmaktadır.

Taşeron Sistem Eleştirisi

Aile hekimliği sisteminin, ‘Türk taşeron modeli’ olarak uygulandığını ifade eden Prof. Dr. Ardıç, aile hekimlerinin sözleşmeli çalıştırılarak iş güvencesinden yoksun bırakıldığını dile getirmektedir. Devletin, aile hekimlerine kira, elektrik ve su giderlerini karşılamalarını şart koşması, aile hekimlerinin maddi yükünü artırmaktadır. Artan enflasyon karşısında bu bütçenin yetersiz kalması, aile hekimlerinin temel ihtiyaçlarını karşılamada zorluk yaşamalarına neden olmaktadır.

Özlük Hakları ve Geçim Sıkıntısı

Aile hekimlerinin %34’ünün geçim sıkıntısı nedeniyle ek iş yapmak zorunda kaldığı ortaya konulmuştur. Aile hekimlerinin maaşları, nüfus büyüklüğüne göre değişiklik göstermekte ve bu durum istikrarsız bir gelir modeline yol açmaktadır. Gece saatlerinde özel hastanelerde nöbet tutmak veya işyeri hekimliği yapmak, aile hekimlerinin yaşadığı zorluklardan sadece birkaçıdır. Bu durum, sürdürülebilir bir model sunmamaktadır ve aile hekimlerinin mesleki motivasyonunu olumsuz etkilemektedir.

Aciliyet Arz Eden Reform İhtiyacı

Aile hekimlerinin düşük ücretler ve ağır çalışma koşulları nedeniyle mesleklerini bırakmayı düşündükleri raporlarda sıkça yer almaktadır. Prof. Dr. Ardıç, aile hekimlerinin %50’sinden fazlasının yurt dışında çalışmayı veya emeklilik hakkını kazanır kazanmaz mesleği bırakmayı planladığını açıklamıştır. Sağlık Bakanlığı’nın bu verileri görmezden gelme lüksü yoktur. Mevcut sistemin yalnızca cezalandırma ve maaş kesintileri üzerine kurulu olmaktan çıkarılması gerekmektedir.

Yer Sorunu ve Kamu Desteği Eksikliği

Rapor, aile hekimliği merkezlerinin %30’unun özel mülklerde hizmet verdiğini ve bu yerlerin gerekli güvenlik ile sağlık standartlarını karşılamadığını belirtmektedir. Prof. Dr. Ardıç, devletin veya belediyelerin kamu binalarını aile hekimlerine tahsis etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Devletin aile hekimlerine kira ödemeye mahkûm etmesi, sağlık hizmetlerinin aksamasına neden olmaktadır. Kamu hizmeti veren bir kuruma kira dayatılması, sistemde büyük aksaklıklar meydana getirmektedir.

Sağlık Bakanlığı’na Güven Sorunu

Aile hekimlerinin %60’ının Sağlık Bakanlığı’na güvenmediği raporlarca ortaya konulmuştur. Bu güven sorununu aşmak için denetim süreçlerine bağımsız kuruluşların da katılması önerilmektedir. Sorunların çözümü, tüm paydaşların bir araya gelerek ortaklaşa çalışmasıyla mümkün olacaktır. Aile hekimliği, sağlık sisteminin yapı taşıdır ve gerekli önemin verilmemesi halinde, yurttaşların büyük hastanelere daha fazla para ödeme riski ile karşı karşıya kalacağı ifade edilmektedir.

Sonuç Olarak Aile Hekimliği İçin Acil Önlemler

Aile hekimliği sisteminde meydana gelen derinleşen sorunlar, sağlık sisteminin genel işleyişini olumsuz etkilemektedir. Aile hekimlerinin iş güvencesinin sağlanması, gelirlerinin stabil hale getirilmesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sağlık hizmetlerinin kalitesini artıracaktır. Sağlık Bakanlığı’nın aile hekimleriyle iş birliği yaparak, reform sürecine hız vermesi gerekmektedir.