
Wimbledon turnuvası gelenekleri arasında seyircilerin çilek ve krem şanti keyfi sürmesi olduğunu biliyor musunuz? İşte başlığımız da tam olarak buradan çıkıyor, çilekler, servisler ve seyirci. Bu üç öğe wimbledon tenis turnuvası ile ilgili, olmazsa olmazlar arasında yer alıyor. İngiltere denince aklımıza çay saati ve Big Ben dışında en sık gelen konu bu turnuva olabilir.
Kusursuz şekilde biçilen çimler, bembeyaz kıyafetler, tenis topuna vuran raketlerin sesi ve inanılmaz rekabete sahne olan heyecan verici maçlar. Üstelik bu maçlar sadece ekran karşısındaki seyirciyi ilgilendirmiyor. Ayrıca Mostbet resmi web sitesi gibi güvenilir sayfalar üzerinden tenis bahis oyunları oynayan milyonlarca kullanıcıya da başka bir haz veriyor.
Wimbledon şüphesiz ki dünyanın en eski ve en prestijli tenis turnuvası. Fakat turuva tarihi, efsane maçları ve eğlenceli taraftarları neden bu kadar popüler?
Geçmişten Gelen Geleceğe Uzanan Köklü Gelenek
Wimbledon Turnuvasının kökleri önceki yüzyıl sonlarına kadar gidiyor. 1868 yılının İngiltere’sinde All England Lawn Tennis ve Kroket Kulübünde (evet, kroket sporu da işin içindeydi!) bir grup çim tenisi tutkunu, küçük bir turnuva düzenlemeye karar verdi. Arka bahçedeki bu eğlenceli etkinliğin küresel bir fenomen haline geleceğinden o zamanlar tabii ki haberleri yoktu.
Biraz ileri sarıp 20. yüzyılın başlarına gelelim. Wimbledon, yükselen gücünü ilk olarak yıldız tenis oyuncularından olan Amerikalı Suzanne Lenglen ile keşfetti. Sporcunun muhteşem oyunu, seyircileri adeta büyülemiş ve camiada resmen rock star havası estirir olmuştu.
Bundan faydalanabileceğini gören yetkililer, wimbledon tenis etkinliklerini biraz daha teatral özelliklerle donatırlarsa bundan avantaj sağlayacaklarını hemen anladılar. 1922’de Centre Court’un şu anda ikonik olan kortu tenis severlere tanıtıldı. Tenis tarihindeki ilk açılır kapanır bu çatı tasarımı sayesinde, yağmurun rekabetçi ruhlara engel olmaması sağlandı.
Sıra Dışı Olaylar – Unutulmaz Wimbledon Anları
Wimbledon, yıllar boyunca hafızalara kazınan çok fazla olaya ev sahipliği yaptı. 2010 Wimbledon turnuvasında John Isner ve Nicolas Mahut arasındaki maç, daha önce veya sonrasında hiç görülmemiş bir tenis maçı oldu. Beşinci set, hava karardığı için iki kez yarıda kesildi. Takvim bakımından maç üç gün sürdü. Kronometreye göre ise 11 saat ve 5 dakika.
1980 yılında, buzlar kraliçesi İsveçli Björn Borg ile ateşli Amerikalı John McEnroe arasında unutulmaz bir erkekler finali yaşandı. Beş set süren bu mücadele, tenis tarihinin en iyi maçlarından biri olarak kabul edilir. Filmlere de konu olan maçta, McEnroe’nun hakeme yönelttiği efsanevi çıkışlar görünüşte zarif olan bu sporda aslında duygulara ne kadar yenik düşülebileceğini gösterdi.
Efsaneler ve Tarihe Yazılanlar
Martina Navratilova rekorlarla pek ilgilenmese de 74 maçlık galibiyet serisini elinde bulunduruyor. En fazla Wimbledon tek kadın şampiyonluğuna sahip oyuncu ünvanını da koruyor.
Tarihin en iyi tenis maçlarından biri olarak anılan Rafael Nadal’ın 2008 Wimbledon finalindeki Roger Federer zaferi, iki kere yağmur nedeniyle kesintiye uğrayan ve hava kararınca sona eren bir maçla kesinleşti. ESPN bu maçı Açık Çağ’ın en unutulmaz Wimbledon finali ilan etti, kitaplara bile konu oldu. Aslında 2008 yılında gerçekleşen bu tarihi seri iki senedir biriken olayların geriliminin sonucuydu. Federer, Nadal’ı 2006 Wimbledon finalinde dört sette yenmiş ve 2007’deki All England Club finalinde de yine beş sette onu geride bırakmıştı.
Wimbledon Tenisten Fazlasını Vadediyor
Wimbledon, sadece vole vuruşları ya da efsanevi backhand’lerden ibaret değil. Aynı zamanda tam anlamıyla bir İngiliz kültür deneyimi olarak kültürel hafızalarda yer tutuyor.
Seyirciler wimbledon şampiyonları kadar ünlenebiliyor ya da gösterinin diğer unsurları haline geliyorlar. En şık tenis kıyafetlerini giyen inatçı tenis tutkunlarının aileleriyle bir araya gelip coşkulu atmosferi soludukları eşsiz bir deneyim yaratıyor. Buradaki kültür öylesine yerleşik ve o derece popüler ki bazı taraftarlar, Centre Court biletleri için gece boyu kuyrukta beklemeyi etkinliğin eğlenceli bir parçası olarak kabul ediyorlar.
Wimbledon’a Neden Bu Kadar Seviyoruz?: Gelenek ve Yeniliğin Kutlaması
Wimbledon’ı bu kadar popüler yapan bazı unsurları inceledik. Neredeyse eş anlamlı olarak kullanılan tenis wimbledon kelimeleri birbirinin yerine geçiyor. Turnuvanın bu kadar popüler olması ve dünyanın her yerinden turist çekmesinin birbirleriyle ilgili olan faktörlere bağlamak mümkün.
Nasıl ki çilek, konuyla alakasız görünse bile turnuvanın geleneği haline geldiyse Wimbledon da zengin tarihi, ikonik ortamı ve kortta tahmin edilemez olayları barındırmasıyla ilişkilendiriliyor. Sürpriz unsurları turnuvanın çekiciliğini kademe kademe arttırıyor. Wimbledon, prestijli geleneklerini sürekli yeniliklerle dengelemeyi başaran ve oyunu yeni nesil hayranlara aktararak bu heyecanı herkes için eşitleyen bir anlayışı canlı tutuyor.
Ancak belki de Wimbledon’ın en sevimli yönü, özünde İngiliz zarafetinin aynası olarak yansıtılması. Geleneğin hüküm sürdüğü, nezaket kurallarının normal sayıldığı, bu atletik özlü yarışma ham insan gücüyle buluşarak ortaya gerçekçi bir tezatlık koyması.