Fibromiyalji: Belirtileri, Tedavi Yöntemleri ve Yaşam Tarzı Üzerindeki Etkileri

Fibromiyalji ve Tedavi Yöntemleri

Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) alanında uzmanlaşmış Dr. Derya Can, fibromiyaljinin günümüzde sıkça karşılaşılan bir rahatsızlık olduğunu belirtmektedir. Fibromiyalji, hastaların vücutlarının farklı bölgelerinde sürekli ağrı hissetmesine neden olan karmaşık bir sendromdur. Dr. Can, bu rahatsızlıkla ilgili olarak şunları ifade etti:

“Hastalar, genellikle her yerlerinin ağrıdığını bildiriyorlar. Bir gün başı, bir gün bel bölgesi, başka bir gün ise dizleri ağrıyor. Sabahları yataktan kalkmakta büyük zorluk çekiyorlar ve öğlene kadar yataktan çıkamıyorlar. Adeta bir dövüşten çıkmış gibi yorgun uyanıyorlar. Gün içinde enerjileri düşüyor; yapmak istedikleri şeyleri ağrıları yüzünden gerçekleştiremiyorlar. Yapamadıkları için ruh halleri bozuluyor ve bu durum, ağrılarını daha da artırıyor. Sonuç olarak, birçok hasta depresyon belirtileri gösteriyor. Çoğu kişi antidepresan kullanıyor fakat bu tedaviler bile onları mutlu etmiyor; çünkü bu bir kısır döngü. Her yerleri ağrıdığı için istediklerini yapamıyor; yapamadıkça daha da strese giriyor ve bu stres, ağrılarını artırıyor. Ancak yapılan tetkiklerde, MR’larda ve röntgenlerde genellikle herhangi bir patolojiye rastlanmıyor. Ama hasta, ‘Dokunamıyorum’ diyor. ‘Koluma, elime, bana dokunulmasını istemiyorum çünkü canım yanıyor’ şeklinde ifade ediyor ve bu durumdan dolayı büyük bir mutsuzluk duyuyor. Fibromiyalji böyle bir hastalık” dedi.

Sabah Yatakta Kalmanın Sebebi: Fibromiyalji Olabilir

Dr. Can, bazı hastaların durumu hakkında şu bilgileri paylaştı: “Bazı hastalara ‘depresyondasın, bu yüzden sırtın ağrıyor; dolayısıyla fibromiyaljisin var’ deniliyor. Ancak ben genellikle bu tür hastalara fibromiyalji demiyorum. Eğer hastanın sadece boynu veya sırtı ağrıyorsa, bu yalnızca o bölgedeki ağrıdır. Ancak sabah yataktan çıkamama, kalktığında yorgunluk ve halsizlik hissetme gibi belirtiler eşlik ediyorsa, o zaman fibromiyalji tanısı koyabiliyoruz. Tedavi yöntemlerimizi, hastanın durumuna göre özel olarak planlıyoruz. Her fibromiyalji hastasına aynı tedaviyi uygulamıyoruz. Eğer hastanın yalnızca beli veya bacağı ağrıyorsa, bölgesel enjeksiyonlarla müdahale ediyoruz. Ancak ağrıları vücudunun geneline yayılmışsa serum tedavileri uyguluyoruz.”

Hava Durumunun Ağrılara Etkisi

Havaların soğumasıyla birlikte birçok hastanın ağrılarının arttığını belirten Dr. Can, “Hastalar bana gelip ‘Romatizmam mı var hocam?’ diye soruyorlar. ‘Hava bulutlandı, dizim ağrımaya başladı’ diyorlar. Ancak bu durum yalnızca iltihaplı romatizması olan hastalarda görülmüyor. Havalar serinlediğinde birçok hastanın ağrıları tetikleniyor. Bu nedenle soğuktan korunmak oldukça önemli. Ayrıca kış aylarında bulaşıcı hastalıkların artması da dikkat edilmesi gereken bir başka husus. Okullar açıldığında herkes birbiriyle hastalık taşıyor gibi oluyor. Viral enfeksiyonlar ve diğer enfeksiyonlar arttıkça, hasta direkt olarak hastalanmasa bile bir yerden virüs veya bakteri kapabiliyor. Vücut bununla savaşırken yoruluyor. Tedavi yöntemleri, hastalıklara karşı tam koruma sağlamasa da, hastalanıldığında durumu daha hafif atlatabilmeye yardımcı oluyor. Özellikle ağır hastalarda, boğaz enfeksiyonu akciğerlere inip zatürreye dönüşebiliyor. Bu tedaviler, enfeksiyonun ciğerlere inmesini engelleyerek hastaneye gitme gereksinimini azaltıyor ve hastaların daha konforlu bir şekilde iyileşmesini sağlıyor.” şeklinde konuştu.

Ağrı Kesici Olmayan Ama Önemli Tedaviler

Hastaları iki gruba ayırdıklarını belirten Dr. Can, “Eğer hasta ‘Fibromiyaljiyim ama sadece sırtım ağrıyor’ diyorsa, sırtına yönelik tedaviler uyguluyoruz. Ancak ‘Hiçbir yerime dokunamıyorum; sırtım, boynum, ayağım, tüm vücudum ağrıyor ve bu ağrılar gün içinde ya da günler içinde yer değiştiriyor. Kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyorum’ diyorsa, damardan serum yoluyla tedavi yöntemleri uyguluyoruz. Yaptığımız tedavilerin hiçbiri doğrudan ağrı kesici değil; aslında bağışıklığı güçlendirmek, vücudu temizlemek ve uzun ömür için uyguladığımız tedavilerdir. Hastanın tüm tetkikleri normal görünse de, vücudumuzda bir toksin yükü bulunabilir. Soluduğumuz hava, yediğimiz paketli gıdalar katkı maddeleri içeriyor; gün içinde spor yapmaya halimiz olmuyor ve sürekli bir toksine maruz kalıyoruz. Yaptığımız tedavi, ağrıyı kesmek değil, vücudu temizlemek amacı taşır. Bunu araba bakımına benzetiyorum; arabayı düzenli bakıma götürüp klimasını, filtresini temizletiriz ki yolda kalmayalım. Bu beden de ömür boyu bizimle, onu temizlemek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Modern Tedavi Yöntemleri ve Faydaları

Dr. Derya Can, IV tedavileri arasında ozon tedavisi, glutatyon, alfa lipoik asit, vitaminler, NAD+ tedavisi ve kolin tedavisi gibi yöntemler bulunduğunu belirtti. “Hatta gerekirse eksozom tedavisi de uyguluyoruz. Hastanın en çok hangi rahatsızlıktan muzdarip olduğuna göre tedavi seçiyoruz. Örneğin, ozon tedavisi vücudu toksinlerden arındırıp oksijenlendiriyor ve akciğer hastalıklarına iyi geliyor. Hasta sigara içiyorsa, kalp rahatsızlığı ön plandaysa, kalp krizi geçirmişse veya nefes darlığı, astım, KOAH ya da uyku apnesi gibi sorunları varsa, ozon tedavisi akciğerleri oksijenlendiriyor, damar yapısını düzenliyor ve kalp krizine karşı koruma sağlıyor. Kanı da bir miktar sulandırıyor. Karaciğer hasarı varsa glutatyon ve alfa lipoik asit ekliyoruz. Eğer ‘Her tarafım yanıyor’ diyorsa, sinir dokusuyla ilgili bir sorun ya da şeker hastalığı varsa glutatyon ve alfa lipoik asit gibi, vücudumuzda doğal olarak bulunan enzimlerle destek sağlıyoruz. Bu tedaviler mucize değil; aslında vücudun zaten sahip olduğu ancak azalmış olabilecek bazı enzim ve antioksidanları takviye ediyoruz. Bunlar çocukluk döneminde en yüksek seviyelerde bulunuyor. Bu tedavileri uygulayarak eksilen maddeleri yerine koyuyoruz. Çocukların enerjisi hiç bitmez, durmazlar, uyumazlar, yorulmazlar. Ancak yaş ilerledikçe vücuttaki glutatyon ve alfa lipoik asit gibi maddeler azalıyor. Bunları yerine koyduğumuzda, karaciğer temizleniyor, kan şekeri düşüyor, kolesterol seviyeleri azalıyor ve vücuttaki toksinler atılıyor. Baş dönmeleri ve baş ağrıları hafifliyor, bağışıklık sistemi güçleniyor.” dedi.

Yaşam Tarzı ve Beslenmenin Önemi

Dr. Can, bu tedavilerin kalıcı olmadığını vurgulayarak, “Yaşam tarzı ve beslenme değişmediği sürece, bu tedavilerin etkisi kalıcı olmayabilir. Beslenmeye dikkat etmek çok önemli çünkü paketli gıdalarda birçok katkı maddesi bulunuyor. Bu gıdalar o kadar işlem görmüş ki, kendileri bile bozulmuyor. Hayatımızda spor ve egzersiz yapmak da önemli; stres kaynakları çok fazla olduğunda, işimizi ya da bulunduğumuz yeri değiştiremiyorsak, bu faktörler zamanla tekrar tetikleyici olabilir. Bunun hemen gerçekleşmesini beklemeyiz ama yıllar sonra sorunlar tekrar başlayabilir. Bu tedaviler tekrar yapılabilir mi? Evet, yapılabilir. Tedaviyi altı ayda bir önerenler var, fakat bence altı ay kısa bir süre. Hasta isterse, ya da ne zaman şikayetleri başlarsa aradan beş, altı, yedi yıl geçmiş olabilir. O zaman tekrar yapılabilir. Hasta ‘Yorgun ve halsiz hissediyorum’ dediğinde veya yoğun bir iş temposu varsa, sürekli seyahat ediyor ve yoğun çalışıyorsa, her şeye maruz kalıyorsa, bu durumda belli bir rutinle, yılda bir ya da belirli dönemlerde tedavi yapılabilir.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Bedenimize Gösterdiğimiz Özen

Sonuç olarak, herkesin kendisine ve çevresindekilere dikkat etmesinin ve yaşam tarzını düzenlemesinin önemine vurgu yapan Dr. Derya Can, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Bu beden, bize ömür boyu eşlik edecek. Aslında bizimle gidecek olan en önemli şey bedenimiz; bu yüzden ona özen göstermemiz gerekiyor. Eşyalarınızı, evinizi, arabanızı değiştirebilirsiniz. Ama bedeninizi değiştiremezsiniz. Onun yedek bir parçası yok ve değiştirilmeye kalkıldığında da hiçbir zaman eskisi gibi olmuyor.”