Gürcistan’daki Parlamento Seçimleri ve Ukrayna Savaşı Üzerine Değerlendirmeler

Gürcistan’daki Parlamento Seçimleri ve Ukrayna Savaşı

Önümüzdeki hafta Gürcistan’da parlamento seçimleri gerçekleştirilecek. Bu süreçte, Rusya-Ukrayna savaşında tarafsız kalmaya çalışan Gürcü hükümeti, ABD’nin bu seçimlerde bir sivil darbe senaryosu hazırlığında olduğunu iddia ediyor. Bu iki ülkedeki gelişmelerin önemi daha önce de vurguladığım bir konu. Rusya-Ukrayna savaşı ise henüz şiddetini kaybetmiş değil. Günlük çatışmalar, can kayıpları ve bombalarla yıkılan binalar, bir süre sonra sıradan bir haber haline gelerek gündemin arka sıralarına itiliyor.

Katıldığım konferanslarda ve programlarda sıkça dile getirdiğim bir nokta var: Bu savaşın neden olduğu yıkım sadece cephede ölen insanlar ve yıkılan binalarla sınırlı değil. Savaşın en az bu kadar yıkıcı olan bir diğer boyutu, Ukrayna’dan yurtdışına yapılan göçlerin hızlanması. Şu an itibarıyla, Ukrayna’da birçok sektör işgücü sıkıntısı çekiyor. Ukrayna yönetimi, savaş sonrası ülkenin yeniden inşası için yaklaşık 4 milyon göçmene ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Kendi vatandaşları geri dönmezken, Ukrayna’nın bir göçmen ülkesi haline gelmesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Bu durum, nedense daha önce duyduğumuz bir hikâyeyi hatırlatıyor.

Ukrayna yönetimi, savaşı sona erdirmek için bir “zafer planı” hazırladı. Ancak bu planın ayrıntıları kamuoyuyla paylaşılmadı; yalnızca ABD Başkanı Biden ile İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya liderleriyle paylaşıldı. Kamuoyuna açıklanan kısmında, Ukrayna’nın Batı’dan daha fazla silah alması ve Rusya’nın iç bölgelerine uzun menzilli füzelerle saldırabilmesi öngörülüyor. Bazı Ukraynalı uzmanların ifade ettiği gibi, bu plan aslında gerçek bir zafer planı olmaktan ziyade, Ukrayna’nın savaşı kaybetmeme çabası olarak değerlendiriliyor. Ancak bu planın, ABD’den yeterli ilgi ve destek görmediği anlaşılmakta.

Zelenski’nin ABD gezisinin çok verimli geçmediğini de belirtmiştik. Zelenski, 12 Ekim’de Almanya’da Ukrayna’ya askeri yardım toplantısına (Ramstein Toplantısı) katılmayı planlıyordu ve burada Biden’ın da yer alması bekleniyordu. Ancak Biden, ABD’deki kasırgayı gerekçe göstererek toplantıya katılmaktan son anda vazgeçti. Zelenski de Almanya’ya gittiğiyle kaldı. ABD seçimleri öncesinde, ABD kamuoyunun başka önceliklerinin olması, Ukrayna’daki savaşa yönelik tutumlarını da etkilemiş durumda.

Ankara açısından bu savaşta temel öncelik, bölgede dengenin korunması. Bu nedenle, Ukrayna’ya destek verilirken Rusya ile ilişkilerin de korunmasına özen gösteriliyor. Bu durum, yadırganacak bir tutum değil; zira her ülkenin kendi dış politika öncelikleri mevcut. Türkiye, Rusya’ya askeri destek sunmuyor olsa da, ekonomik ilişkilerini sürdürmesinin Ukrayna ile olan ilişkilerine de bir engel teşkil etmemesi gerekiyor. Ancak Ukrayna’da, hem bazı devlet görevlileri hem de uzmanlar arasında Türkiye’nin politikalarına yönelik olumsuz bir hava olduğunu gözlemliyorum.

Bu savaşta, ABD ve İngiltere yönetimlerinin çıkarları doğrultusunda Ukrayna’ya verdikleri yoğun destek ve vaatler, Kiev’de herkesin sonuna kadar Ukrayna’ya destek vermesi gerektiği yönünde bir görüş oluşturmuş durumda. Uluslararası ilişkilerde karşılıklı çıkarların olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. Uluslararası ilişkilerin siyah ve beyaz olarak sınıflandırılmadığını, belirli ülkelerle belirli esaslar çerçevesinde işbirliği yapılabileceğini görmek, Ukrayna’nın Türkiye’nin 1940’lı ve 1950’li yıllarda izlediği salt Batıcı politikaların hatalarına düşmesini engelleyebilir.