İzmir Orman Yangınları ve Danıştay Süreci Hakkında Dava

İzmir Orman Yangınları ve Danıştay Süreci

İzmir’de, geçen ay meydana gelen orman yangınlarının ardından etkilenen alanlar arasında yer alan ve toplam 375 hektarlık bir bölgenin orman niteliğinden çıkarılması kararı, Danıştay’a taşındı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 31 Ağustos 2024 tarihinde yayımlanan karar doğrultusunda, 1995 yılında yaşanan sel felaketi sonucu 65 kişinin hayatını kaybettiği Laka bölgesini de kapsayan 95 hektarlık bir alan orman sınırları dışına alındı.

Bu süreçte, Doğa Derneği, Doğal Hayatı Koruma Vakfı, EGEÇEP, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin eski Başkanı Tunç Soyer’in yanı sıra avukatlar Defne Soyer, Arif Ali Cangı, Senih Özay, Suzan Bayrak, Ertuğrul Barka, Uğur Sümer, Nilay Sabuncuoğlu, Murat Fatih Ülkü ve Servet Ali Çınar, Danıştay’a dava dilekçesi sunarak konunun yargıya taşınmasını sağladı.

Önceki İptal Kararları

Dava dilekçesinde, bahsi geçen bölgenin, yaşanan sel felaketinin ardından ormanlaştırıldığı ancak 2010 yılında şehir hastanesine verilerek orman sınırları dışına çıkarıldığı bilgisi yer aldı. Ayrıca, 30 Ekim 2020 İzmir depreminin ardından, yine bir Cumhurbaşkanı Kararı ile bu alanın TOKİ rezerv alanı olarak ilan edildiği, ancak Danıştay 8. Dairesi’nin bu kararı iptal ettiği belirtildi. İptal kararına rağmen, şehir hastanesinin ve TOKİ projelerinin hayata geçirildiği, ancak tapuda söz konusu alanın hâlâ orman niteliğinde olduğu vurgulandı.

Anayasa’nın 169. maddesinde yer alan, “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz” hükmü hatırlatıldı.

Hukuksal Sürecin Önemi

Dava dilekçesinde, alınan kararın Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu ifade edildi. “Bu durum, 6831 sayılı Orman Kanunu Ek Madde 16’nın Anayasa’ya aykırı uygulamalara nasıl yol açabileceğini bir kez daha göstermektedir. 20 yıl önce afetleri önlemek amacıyla orman vasfına sahip çıkan bu alan, İzmir’i çevreleyen Yeşil Kuşak’ın bir parçası olarak tüm İzmirlilerin yaşam hakkını korumaktadır. Bugün, bu alanın önemi unutulmuş durumdadır. Öncelikle 2020 yılında İzmir’de yaşanan depremzedelere konut yapılacağı vaadi ile şimdi ise, yanan alanların fırsat bilinerek orman arazisinin yapılaşmaya açılmak istendiği anlaşılmaktadır.” denildi.

Dilekçede, “Yaşayacağımız hukuksal süreçte karar verilecek çelişkiyi özetlersek; Orman gibi çeşitli ağaçlar, çalılar, otsu bitkiler, mantarlar, mikroorganizmalar, böcekler ve hayvanlar bütününü içeren, karşılıklı etkileşim ile dengesi olan bir kara ekosistemini, halkımıza kalkınma ve gelişme diye sunulan yapay bir betonlaşma hedefine kurban edecek miyiz? Son yıllarda özellikle yaz aylarında yanan ormanlarımız ile ciğerlerimizin söküldüğünü hissederken, şimdi yanan orman alanlarının orman sınırları dışına çıkarılmasının ne anlama geldiğini sorguluyoruz.” ifadeleri yer aldı.

Dilekçenin sonunda, “Dünyanın uzun tarihinde bir kum tanesi kadar bile yer kaplamayan bizim dönemimiz, yangınlar ile zarar gören yüzyıllar ve binyıllar içinde oluşmuş, yeniden ayağa kalkma potansiyeline sahip ormanlık alanların üzerine beton mu dökecektir? Kendi tarihinde zaman zaman doğa/çevre yanında konumlanabilen yargı organının duracağı yeri merakla bekliyoruz ve yeniden Ankara’da yargıçlar olduğuna inanmak istiyoruz.” denildi.