Organ ve Doku Bağışı Haftası: Farkındalık ve Önemi

3-9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftası

Organ ve doku bağışının önemini vurgulamak amacıyla Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Volkan Ertuğrul, dikkat çekici açıklamalar yaptı. Organ ve doku bağışı, sağlık hizmetleri arasında belki de en kritik unsurlardan biridir. Dr. Ertuğrul, 2019 yılında başlayan pandemi sürecinin ardından organ ve doku bağışı sayısının önemli ölçüde azaldığına dikkat çekti. Yoğun bakımda beyin ölümü gerçekleşmiş her 4 hastadan yalnızca 1’inin organ bağışında bulunduğunu belirten Dr. Ertuğrul, tek bir kadavradan yapılan bağışın 8 kişinin hayatını kurtarabileceğinin altını çizdi.

Dr. Ertuğrul, “Her 4 kişiden 1’inin bağış yaptığı ve 1 kişinin bağışı ile 4 hayatın kurtulabildiği verisinden yola çıkarak, diğer 3 kişinin bağış yapmaması durumunda 24 hayatın olumsuz etkilendiğini” aktardı. Bu durumun farkındalığının artırılması gerektiğini vurgulayan Dr. Ertuğrul, organ ve doku bağışının önemine ilişkin şu ifadeleri kullandı:

“COVİD SONRASINDA BU DOKU VE ORGAN BAĞIŞI SAYISI OLDUKÇA AZALDI”

“Organ ve doku bağışı, aslında temel sağlık hizmetlerinin en önemli basamaklarından biridir. Bir kişi, bir organ veya doku bağışında bulunduğunda, özellikle yoğun bakımlarda kadavradan nakil yapıldığında, tek seferde 8 kişinin hayatını kurtarabiliyor. Ancak son dönemlerde, özellikle 2019’da yaşadığımız pandemi dönemi ve sonrasında organ ve doku bağışı sayısı oldukça azaldı. Yoğun bakımda beyin ölümü gerçekleşmiş her 4 hastadan yalnızca 1’i bağış yapıyor. Bu durumda, geriye kalan 3 kişiyi 8 ile çarptığımızda toplam 24 kişinin hayatı kaybediyor. Bu konuda farkındalığın artması şart. Covid öncesinde oldukça güzel bir ivme yakalanmıştı; sayılar oldukça umut vericiydi. Ancak pandemide yoğun bakımlara güvenin sarsılması, huzursuzluklar ve psikolojik etkiler organ ve doku bağışının sayısını azaltmış durumda. Bu durumu göz önünde bulundurursak, bir organ ve doku nakli yapıldığında 8 potansiyel hastanın (böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği olan hastalar) makinelere ya da ilaçlara bağımlı bir şekilde yaşamak zorunda kaldığını görüyoruz. Bu durum hem devlet için mali olarak büyük bir yük teşkil ediyor hem de hastaların insani ve sosyal yaşamlarını olumsuz etkiliyor. Organ ve doku bağışı yaparak, bu kişilerin hayatlarına dokunabilir ve onları sosyal ve finansal hayata geri döndürebiliriz.”

“ORGAN VE DOKU BAĞIŞI 2 ŞEKİLDE İNCELENEBİLİR”

Organ ve doku bağışının iki ana başlık altında incelenebileceğini ifade eden Dr. Ertuğrul, sözlerine şöyle devam etti:

  • Canlıdan Canlıya Bağış: Bir kişi, başka bir kişiye canlıdan canlıya bağışta bulunabilir; ancak bu bağışın hayati olmayan ve yedekli organlar olması gerekmektedir. Örneğin, bir vatandaş karaciğerinin bir parçasını veya bir böbreğini yakın birine verebilir. Ancak bu noktada, bağışlayan kişinin durumu da göz önünde bulundurularak dikkatli olunmalıdır.
  • Kadavradan Bağış: Diğer bir durum ise, örneğin yoğun bakıma motosiklet kazasıyla gelmiş bir kişinin tıbben beyin ölümü gerçekleşmiş olmasıdır. Bu tür bir durumda, hastanın solunum fonksiyonları bozulmuş ve beyin sapındaki refleksleri kaybolmuş olabilir. Laboratuvar tetkikleri, nöroloji, beyin cerrahisi ve anestezi uzmanı tarafından yapılan radyolojik değerlendirmelerle bu kişinin tıbbi olarak beyin ölümü gerçekleştiği tespit edilir. Bu durumda, sağlam olan kalp, akciğer, karaciğer (ki karaciğer bölünüp 2-3 kişiye verilebilir), 2 böbrek ve pankreas, organ bekleyen hastalara nakledilebilir.