Selanik Uluslararası Film Festivali’nde Onur Ödülleri Sahiplerini Buldu

Selanik Uluslararası Film Festivali’nde Onur Ödülleri

Selanik Uluslararası Film Festivali, sinema sanatına yaptığı katkılardan ötürü ünlü aktörler Juliette Binoche, Ralph Fiennes ve Matt Dillon’a Altın İskender Onur Ödülü sundu. Bu ödül töreni, sinema dünyasının önemli isimlerini bir araya getirerek unutulmaz anlara sahne oldu.

Juliette Binoche ile Ralph Fiennes, ilk kez 1992 yılında “Uğultulu Tepeler” filminde birlikte rol almışlardı. Ardından 1996 yılında “İngiliz Hasta” filminde bir araya gelerek büyük bir başarıya imza attılar. Uzun bir aradan sonra ise bu kez Uberto Pasolini’nin, Homeros’un Odissea’sından serbest uyarlaması olan “The Return” (2024) filminde yeniden buluştular.

Olympion Sinema Merkezi’ndeki ödül töreninde, İngiliz aktör Ralph Fiennes duygu dolu bir konuşma yaparak Binoche’a olan hayranlığını dile getirdi: “Juliette olağanüstü bir aktris, muhteşem bir kadın. Onunla çalışmak rüya gibi. Benzersiz, sıradışı bir enerjisi var. Bugüne dek hiçbir oyuncuyla bu enerjiyi yakalamadım. Gördüğünüz gibi çok duygulandım. Seni çok seviyorum Juliette.” Bu sözler salondaki tüm konukları etkiledi.

Binoche, Fiennes’e karşılık vererek, “Ralph, seninle oynamak benim için ödüllerin en büyüğü. Çelişkilerin seni gizemli kılıyor. Seni çok seviyorum. Karşılıklı oynarken saklayacak hiçbir şeyimiz yok, birbirimize karşı son derece dürüstüz. Kendimizi apaçık sergiliyoruz. ‘The Return’ ikimizin de yazgısı oldu.” diyerek, Fiennes’i övdü.

Usta tiyatro oyuncusu Fiennes, Odisseia’nın çocukluğundan beri bildiği bir hikâye olduğunu belirterek, Kral Odysseus’un tinsel ve zihinsel bir yolculuktan 20 yıl sonra karısı Kraliçe Penelope’ye kavuşmasını irdeledi. Fiennes, “Penelope modern, sabırlı bir kadın. Boyun eğiyor ama kendi seçimlerini yaparak olayların gidişatını değiştiriyor, sorumluluklar yükleniyor.” diyerek, Binoche’un karakter analizi üzerine yaptığı yorumları destekledi. Binoche ise, Kraliçe Penelope karakterinin modern bir kadın olarak gücünü vurgulayarak, “O, kendi seçimleri ile hikayenin akışını değiştiren bir figür.” dedi. Fiennes, Odisseia’nın evrenselliğine ve zamansızlığına dikkat çekerek, “Hepimiz öyle ya da böyle kişisel İthaka’mızı arıyoruz. Bu yolculuk her insanın yaşadığı bir olgu.” diyerek festivale ve izleyicilere teşekkür etti.

Matt Dillon’un Brando’ya Hayranlığı

Amerikan sinemasının önemli aktörlerinden biri olan Matt Dillon, festivalde “Being Maria”, “City of Ghosts” ve “Interfears” filmleriyle yer aldı. Dillon, Jessica Palud’un yönetmenliğini üstlendiği “Being Maria” filminde efsane oyuncu Marlon Brando’yu canlandırdı. Dillon, Brando’nun 20. yüzyılın en büyük yorumcularından biri olduğunu vurgulayarak, “Brando, Amerikan sinemasının imajını değiştiren bir figür.” ifadesini kullandı.

Dillon, “‘Paris’te Son Tango’nun çekimini anlatan ‘Being Maria’da Brando’yu canlandırmak çok zor bir süreçti. Bu meydan okuma bana iyi geldi doğrusu. Bu tür rollerle risk almayı seviyorum.” diyerek oyunculuk kariyerindeki zorluklardan bahsetti. Genç yaşta sinemaya girdiğini ve Lee Strasberg’den oyunculuk dersleri aldığını belirten Dillon, Brando, James Dean ve Montgomery Clift gibi isimlerin kendisi için ne kadar kıymetli olduğunu vurguladı.

Dillon, ayrıca Maria Schneider ile Brando’nun işbirliğinin önemine değinerek, “Maria da tıpkı benim gibi çok gençken oyuncu oldu. Bernardo Bertolucci çok iyi bir yönetmendi ama Maria’nın tartışmalı sahnesinde yanlış davrandı. Bu durum, Maria’nın travmasını iyice tetikledi.” şeklinde konuştu. Günümüzde, sinemadaki seks sahneleri için mahremiyet koordinatörü adı verilen bir görevlilerin bulunduğunu ve bu kişilerin oyuncuları psikolojik olarak hazırladığını ekledi. Son olarak, Altın İskender Onur Ödülü’nü Yunan sinemasının yıldızı Themis Bazaka’nın kendisine takdim ettiğini belirtti.